ostrichlike: Ingilizce Türkçe: ostrichlike: s. devekuşu gibi.Devamını Oku
wrong: Ingilizce Türkçe: wrong: s. 1. yanlış, gerçeğe uymayan: He gave the wrong answer. Yanlış cevap verdi. We´re on the wrong…Devamını Oku
work: Ingilizce Türkçe: work: i. iş; emek: He´s gone to work. İşe gitti. Do you like your work? İşini seviyor musun?…Devamını Oku
head: Ingilizce Türkçe: head: i. 1. baş; kafa; kelle. 2. şef, baş, başkan: the head of the math department matematik bölümü…Devamını Oku
over: Ingilizce Türkçe: over: z. 1. -e, -e doğru (Bir yerden başka bir yere/tarafa doğru yapılan/olan bir hareketi belirtir.): He ran…Devamını Oku
substitute: Ingilizce Türkçe: substitute: i. 1. (geçici bir süre için) başkasının yerine geçen/konuşan kimse; başkasının görevini yapan kimse; başkasına vekâlet eden…Devamını Oku
set: Ingilizce Türkçe: set: f. (set, --ting) 1. koymak, komak: Set it over there! Oraya koy! 2. tayin etmek, tespit etmek,…Devamını Oku
discharge: Ingilizce Türkçe: discharge: f. 1. boşaltmak, akıtmak; boşalmak, akmak, dökülmek: discharge cargo yükü boşaltmak. That pipe is discharging sewage into…Devamını Oku
meet: Ingilizce Türkçe: meet: f. (met) 1. -e rastlamak, -e rast gelmek, ile karşılaşmak: I met Deniz by chance on my…Devamını Oku
about: Ingilizce Türkçe: about: edat 1. hakkında, ile ilgili, üzerine, üstüne: I know nothing at all about you. Senin hakkında hiçbir…Devamını Oku